19 Eki 2010

hayat!

Artık azıcık tutkulu bir ilişki bile göz korkutuyor da...
Dostlukların hali farklı mı?
Şu modern hayat...
Bir yandan acılı aşk şarkılarıyla kalbimizi çalarken, bir yandan da beynimize "işin mi yok, sen keyfine bak!" mesajını zerk ediyor ya, aynı şey dostluklar için de geçerli değil mi?
Korkuyorum ki...
Pek yakında bütün arkadaşlıklarımız yeni yetmelerin sabahlara kadar kankalarıyla play-station oynamasını andıracak.
Şamata durduğunda, oyun bittiğinde herkes evlerine dağılacak!

İyisin..

Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin.
Seni kimse satın alamaz,
Eve düşen yıldırım da
Satın alınmaz
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
Peki gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok...... ya,
Dostların kimler?
Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürekle
İyi bir toprağa.

BERTOLT BRECHT

Evlilik?

Küçüklerin en güzel yanı
Evcilik oynarlarken izledim
Korkmuyorlar gelin-güveyi olmaktan,
Ayaküstü evleniveriyorlar,
Evlerini bile dayayıp döşemeden.
Kim bilir,
Oyunu bile oyun diye oynamadıklarından!

Demek onlarda iç içe
Oyunla yaşam,
Düşle gerçek.

Bize gelince
Biz de evcilik oynuyoruz ama
Oyun olduğunu bile bile.

Gene de çok şey bekliyoruz evlilikten
Mutluluk bekliyoruz üstelik,
Bulduğumuzla da yetinmiyoruz ki!..

Rıfat ILGAZ

30 Eyl 2010

Hayal Oyunu

kim nederse desin Can Yücel çok iyi bir yazar.. bu şiirindede yine döktürmüş:)

Ellerindi ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan...
Bıraktığı anda ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç martılar halinde

Bir masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin
Dile gelmiş ilk Türkçeydik
Henüz başlamış kül rengi bahar
Ne savaş, ne barıştık biz...

Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular...

Can Yücel

Çanakkale

Yazmaya,anlatmaya ne kalem nede yürek güç yetirebilir o şanlı tarihi. Eldivan durdu Dünya Türk karşısında. Zannettiler,Osmanlı'nın gücü kalmadı artık! İstediğimizi alma gücü bizde dediler.Heyhât unuttular !Karşılarında damarında ve suyunda asilliğin temsili Osmanlı vardı.

***

Vanlı İsmail,Nur-ül Bahir gemisinde nöbet tutmaktadır.Birden gecenin karanlığını titreten derin bir gürültüye dikkat kesilir.

-Bu ses o olmalı der.

Suyu yararak bir nesne gemiye doğru yaklaşmaktadır...Bu bir torpidodur.İsmail bir karaya bakar,vatan müdafaası için analarını,bacılarını ve daha öteye gerdekten çıkıp savaşa katılan kardeşleri üzerinde göz gezdirir,sonra gözünü gemiye her an biraz daha yaklaşan torpidoya diker.Aklı ve yüreği arasında gel git yapar.Kısa bir bekleyişten sonra kendisini denize atar.Az sonra etrafı kızıllığa bürüyen bir gürültü kopar.İsmail zerrelere bölünür.Vanlı İsmail torpidoyu göğsünde karşılar.Kendisini bekleyen anası ve hanımı adına görevini yerine getirir.

***

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın'

**

Almanlar denizlerde de güçlenmiş ve sömürülen topraklara göz dikmişlerdi. Böylece dünyayı yöneteceklerine inanıyorlardı. Bunun için Osmanlıyı taraflarına almalıydılar. Bu tavır uzak ülkelerin lideri İngilizleri kızdırdı. Britanya’nın hırslı çocukları Hindistan'ı tamamen sahiplenmişlerdi. Fransızlar ise (biraz da Ermenilerin hatırına)Suriye ve Güney doğu Anadolu’ya niyetleniyorlardı. Rusya ayrı bir alemdi. Bitmez tükenmez insan ve toprak kaynaklarına rağmen daha fazlasını istiyordu. Boğazlar teklif edilince düşünmeden he dedi ve itilaf devletlerinin arasına katıldı.

Osmanlı... O koca imparatorluk ne hallere düşmüştü. Abdülhamit han hal edilmiş Beylerbeyi sarayına kapatılmıştı. Yönetime el koyan üçlü çetenin (Enver, Talat ve Cemal paşa)gözleri kara idi. Almanlar özellikle zavallı Enver'i avuçlarının içine almışlardı

Artık kahraman ve hainler belirmeye başlamıştı yavaş yavaş. Tarihe isimlerini kimileri unutulmaz ve minnet kalınan olarak yazdıracak. Ah ne büyük bir ulviyettir bu. Ardından lanet değil dua okunan olmak.Ve birde diğerleri…?

**

Ve işte bir şehidin mektubundan notlar…

31 Mayıs 1915

Sevgili Babacığım,Valideciğim.Muharebede sağ yanımdan ve pantolonumdan kurşun geçti.Fakat bundan sonrakinde kurtulacağıma pek ümidim olmadığından bir hatıra olarak yazıyorum.

Şahadet rütbesine erişirsem kendimi Allah’ın sevgili kulu olduğuna kanaat edeceğim. Göz bebeğim olan Münevver ve Nezihçiğimi evvela Allah’ a sonra sizin himayenize bırakıyorum.

Onlar hakkında ne mümkünse lütfen yapınız. Servetimizin olmadığı malumumdur. Mümkün olandan fazla bir şey isteyemem. Sevgili baba ve valideciğim belki bilmeyerek size karşı kusurlarda bulunmuşumdur. Beni affediniz, hakkınızı helal ediniz.

Bir diğer Mektup…

Üsteğmen Zahit’in eşine yazdığı satırlar.

….Bilirsin her savaşa giren şehit olmaz.Fakat eğer ölürsem sakın gam yeme.Vatan için şehit olursam bana ne mutlu.Ancak sana vasiyetim var;

Eşyanın listesi ilişiktedir. Bunları sat. Ele geçecek paradan mihri muaccel ve müeccelini al. Kalanı ile bana mevlit okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma…

Bu mektubu aldığında okurken ağlamana gözyaşı akıtmana razı değilim.

**

Yer gök inlemekte… Dillerde Allah’a varan dualar. Yüreklerde Onun zikri. Melekler saf saf olmuş yardım emrini beklemekteler…

Ey sevdalara kan sıçratan Çanakkale. Sen sevenleri ayırdın. Sende yatmakta bugünlerin gerçek sahipleri.

Boşluk

Düşündükçe yarınları,
hayatmı soruyor bana bu soruları?
ben ona soru sordukca o bana yanıt yerine karmaşıklık veriyor.
artık sıkıldım şehir havasından.
Şehirde yaşamak kadar zor birşey göremiyorum esasen.
hergün kavga, gürültü, trafik, kalabalık...
İnsan gerçekten kendine zaman ayıramıyor..
düşünmene bile fırsat olmuyor artık..
O an ya doğru kararı yada yanlış kararı vereceksin..
ama kesinlikle bir karar vereceksin..
düşünmeden yapılan bir çok şeyde hata vardır esasında..
Yarınlarda karanlık aslında..
ne olacak dedikce cevap alamıyorum..
ne hayattan ne de kendimden..
Boşlukta Kalmışken..

22 Eyl 2010

Yenilmez!



Beni saran geceden başka

Kapkaradır o çukurda baştan başa

Hangi tanrılar bahşetmişse bana

Şükrederim yenilmez ruhum için onlara

Kötü şartlarda olsam bile

Ne korktum, ne de ağladım kimselere

Kaderin pervasız darbelerinde bile

Kana bulanmış başım eğilmedi asla

Bu gazap ve gözyaşı ülkesinin ötesinde

Görünmez gölgelerin dehşetinden başka bir şey

Ve beni bulur o senelerin tehdidi

Bulacaktırda korkusuz

Farketmez ki, o geçit ne kadar dardır

Veya ne kadar ceza beni orada karşılayacaktır

Benim,kaderimin efendisi

Ruhumun kaptanı benim!


Not: William Ernst Henley tarafından yazılmış, şairin en çok bilinen şiiridir. Batı popüler kültüründe önemli bir yeri olan şiir; aynı zamanda Oklohama'da yaşanan bombalama olayından sonra idam edilen Timothy McVeigh'in idam öncesi son sözleridir. Aynı zamanda Morgan Freeman'ın oynadığı,Clint Eastwood'un yönettiği 2009 yapımı film adını bu şiirden almıştır.